Friday, March 31, 2006

İ:bo'nun hayatı

uzaktan gorenler mesut sanıyor
bilmezler gozlerim her gun agliyor
icimde dinmeyen yaram kaniyor
bir mechule dondu benim hayatim
geceyi yasarim dogmaz gunesim
zamansiz kullendi yanan atesim
yarina cikar mi bilmem gidisim
mevsimsiz sarardi benim hayatim
zamansiz sarardi benim hayatim
isiklar altinda sonmus gibiyim
dostlarim icinde yalniz biriyim
bilinmez yollara girmis gibiyim
nerede bitecek benim hayatim
yorgunum dertliyim yurek dayanmaz
mutsuzum desem de kimse inanmaz
maziyi ararim boyle yasanmaz
cekilmez ciledir benim hayatim

Monday, March 27, 2006

SF, CA


Que bonitos ojos tienes
Debajo de esas dos cejas
Debajo de esas dos cejas
Que bonitos ojos tienes

Kaşların karasına, kaşların karasına, kurbanım arasına kurbanım arasına

bilingual bi kent San Francisco.
Cadde sokak isimleri ispanyolca, adı da öyle tüm galeforniya* gibi ya neyse
* lisedeki Ediz Hun'a manyak benzeyen Hüseyin Kalem ismindeki Coğrafya Hocam'a saygılar:p

Hele bi de Oakland var ki, tabelada okudukça aklıma bizim ordaki Meşeköy geliyordu :p
Yahu napayım, dünyada benzerlik bulmada üstüme yoktur herhalde
ama hep aynı, insanlar ben napıyım:D
Epie'nin Abdi'den, Moisés'nin Musa'dan, Joseph'in Yusuf'tan ne farkı var
kız ismi gelmiyor aklıma kusura bakmayın

Alcatraz; adalar, Golden Gate; FSM-Boğaziçi, San Francisco sokakları dizisindeki yokuşlar bizim yedi tepe
Fisherman's Wharf; Eminönü, Cable Car; Çemberlitaş-Gülhane tramvayı, Telegraph Hill; Çamlıca, China Town; Mahmutpaşa dermişim, oha(!) iiiyce manyadım ben.
Ama depremse deprem kardeşim, hakkaten Bay Bridge; Haliç- Galata, evler zaten aynı Samatya ..:p

yani diyeceğim o ki,
we are the world we are the children
heal the world, ...k the system, save your kisses for me, wait and see

kendimi 3 kelimeyle anlatmam istense:
perhiz, lahana, turşu
sefioom ben, ne aradığımı bilmediim nerden çıkıo, görsem tanırım bi kere :)
(kondo)

Friday, March 24, 2006

şanslı luke



cok kücüktüm, o zamanlar daa yabancı dil benim icin türkce iken-mandanın tam yağlı sütünden yapılan taş gibi sert olduğu için gayet makbul olan "camız yoğurdu"na domuz yoğurdu, ve hatta tüm okulun önünde eeyyy bugünümüzü sağlayan ulan atatürk! diyebilen bi çocuktum, şanslı luke'u türkceye red kit (!) diye cevirmişlerdi ki ben bunu bi şeye cevirme gereksinimi duymuyordum. neyse her halde ilk aşkım red kit'ti, ben onun salak olduğunu anlayamayacak kadar salaktım, ses tonuydu (!) en etkileyici olan, bi de sessiz sakin duruşu. sonra büyüyünce hep böyle kontrol edebileceğim ama içinde gizli köşesi olan, duygusal, selim, laf dinleyen bi sevgili istedim ama istemek yetmedi (demir demirkan abimize selamlar).

çocuk olmanın en güzel yanı salak olmaktı, unutkan olmaktı, bu ikisini birleştirince mutlu oluyosun zaten. gerçi ben hafızası kuvvetli ve de cin bi çocuktum, o yüzden o zaman da mutsuzdum ama millet benimle eğleniyordu en azından. eziyet ettiğin insanların senle eğlenmesi onların ne kadar mazoşist olduğunu göstermez mi? walla, sanırım sadistim ve mazoşist insanlar beni seviyor. red kit beni tanısa sever miydi...calamity jane'i yakından tanımıyorum, araştırmam gerek :p

Red Kit'teki coğrafya..ora nereee, arizona mı teksas mı? bozkır, alabildiğine sarı ve bi de mükemmel kırmızı kayalar...arizona dream, kustrica, johnny depp, road runner, .. güzel yaa

lucky luke, orijinalsin adamım.

Thursday, March 23, 2006

melabaaa melabaa
hoş gördük hoş gördük
naper?:)